Sizlere hayatımı paylaştığım, can yoldaşım Hans’tan ve hikayesinden bahsetmek istiyorum.
2016 kışının ortaları, evde hali hazırda bir kedimiz var, ben işim başımdan aşkın çalışıyorum. Bir grupta Hans’ın fotoğraflarını ve hikayesini gördüm:
”İsmini Muffin koyduk çünkü o kadar tatlı, o kadar yumuşak başlı ki tek derdi kendisini sevdirmek ve mırıldamak.
Muffin 1 yaşında kısırlaştırılmış bir ev kedisi. Maalesef onu apartmandan taşınırken kapının önüne koymuşlar. Biz de tesadüfen o gün o apartmana misafirliğe gittiğimizde Muffin’in ağlayan sesini duyup, hikayesini öğrendik.
Tabii ki onu orada bırakıp gidemedik ve sahiplendirmek üzere kliniğe aldık. Hiçbir sağlık sorunu yok ve aşıları yapıldı.
Muffin gerçekten çok ama çok iyi kalpli bir kedi. Gideceği eve hemen uyum sağlayacağına eminiz.
Altın kalpli melek oğlumuz Muffin’e İstanbul’da bir daha asla terk edilmeyeceği yuvasını arıyoruz.”
Bir kaç günlük ‘eş ikna süreci’nden sonra bir iş çıkışı Hans’ı almak için yola çıkmıştık. Kliniğe gittik, dünya tatlısı çocuk oradaydı, boynunda şişmiş kocaman bir yarayla. Oburluktan dediler ama daha çok yaşadığı strestenmiş. Koyduk kutuya eve geldik. Sonrasında birlikte geçirdiğimiz her saniye şenlik oldu bizim için. Yarası bir kaç ay içerisinde iyileşti. Sevgisini gösteriş şekline ve karakterine hayran olduk.
Nisan 2016’dan, Nisan 2017’ye kadar Moda’da çok güzel bir hayatımız oldu. Eylül 2016’da yurtdışına taşınacağımız için işimden istifa ettim ve evimizin karşısındaki 81300 isimli kafeye gitmeye başladım. Arkadaşlar edindim, benden çok bana eşlik eden Hans sevildi:
Nisan 2016’ya kadar Hans ile hayatlarımızı Moda’da paylaştık. Ocak gibi Lizbon yolları gözükmüştü. Hans’ın seyahat işlemlerine de o zaman başladık. Mayıs ayından beri Lizbon’da keyfine bakıyor kendisi.
Unutmadan:
Kediler güzel hatıraları hafızalarında kayıtlı tutarlarmış. Satın almayın, sahiplenin ki sokakta kalan çocukların daha çok şansı olsun ve hayvan ticareti azalarak bitsin.